500 Bin Evsiz
En son Amerika’da yapılan araştırmalara göre ülke, ulusal sınırları içerisinde 500 bin ’den fazla evsiz insana ev sahipliği yapıyor. İstatistiksel olarak ifade etmek gerekirse neredeyse her 10 bin kişiden 20’si evsiz olarak yaşamını idame ettiriyor. Yaşam standartlarının ve kişisel refahın son derece iyi durumda olduğu Amerika’da evsizlik son zamanlardaki önemli tartışma konularından birisi. Bir kesim evsizliğin bir kültür olduğunu savunurken diğer kesim evsizliğin toplumsal problemlerden biri olduğunu ifade ediyor. Son yıllarda evsiz sayısı giderek artsa da nüfus artışı ve göçmenlerin ülkeye yerleşmesi evsiz istatistiksel artışını engelliyor.
Evsizliğin sosyal problem değil kültür olduğunu savunan bazı araştırmacılar, evsizlerin büyük bölümünün birer kurban değil bilinçli şekilde bu hayatı benimsemiş insanlar olduğunu savunuyor. Genel itibariyle homojen şekilde evsizlerin böyle olduğu iddia edilemese de Amerika’daki evsizlere bakıldığında bir kısmının bunu bir hayat anlayışı olarak benimsediklerini görebiliriz.
İşsizliğin ve enflasyonun çok düşük olduğu Amerika’da Covid-19 dönemi öncesi son 25 yılın en düşük işsizlik seviyesi ve en yüksek istihdam oranı yakalanmıştı. Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) covid sonrası dönemde pandemi sürecinin hasarlarını gidermek amacıyla geniş para politikasını benimsemesi nedeniyle ekonomi istatistiklerinde bir takım gerilemeler yaşandı. Parasal genişleme nedeniyle enflasyon artış gösterse ve işsizlikte birkaç puan artış yaşansa da Amerika’nın sosyo-ekonomik gelişmişlik seviyesi hala bir insanın işsiz, evsiz kalmasının çok zor olduğu bir seviyede gelişmiş ve stabil.

Evsizlere Destek Programları
Ülke çapındaki topluluklar, evsizlere yönelik acil durum barınakları, geçici barınma ve kalıcı barınma dahil olmak üzere çeşitli konaklama ve sosyal destek hizmetleri programlarıyla destek olmaya çalışıyor. Bu bağlamda özellikle son on yılda Amerika’da evsizlere yönelik bilinçlenme ve yardımseverlik anlayışı ciddi bir değişim yaşadı. Bu anlayış değişikliğinden dolayı günümüzde geçici evsiz konutları yerine kalıcı konut projeleri daha çok destek buluyor. Güncel olarak kalıcı evsiz konutları, evsizlere sağlanan konutların %50’sini oluşturuyor. %30’a yakını ise evsizlere yönelik acil konaklama ihtiyacını sağlayan yatak ve konut imkanlarından oluşmakta.
Cinsiyet kaynaklı barınma imkanı bulamama sorunu ve buna hangi ırka ait olduğunun da eklenmesi birçok tartışmaya neden olmaktadır..
Süreğen yani kronik evsizlik problemine sahip insanlar, Amerika’daki büyük bölümü oluştururlar. Bunların önemli bir kesimi engelli, uyuşturucu bağımlısı, orta yaş ve üzeri bireylerden oluşuyor. Evsizlerin sokakta kalmaları çeşitli nedenlerden oluşsa da ırk, etnik köken ve cinsiyet ana nedenlerden sayılabilir. Özellikle evsizlerin 2/3’ünün erkeklerden oluştuğu düşünülürse, bu noktada toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yönelik sorular türetilebilir. Cinsiyet kaynaklı barınma imkanı bulamama sorunu ve buna hangi ırka ait olduğunun da eklenmesi birçok tartışmaya neden olmaktadır.

Irk, başka bir önemli faktördür. Amerika’da yaşamanın diğer pek çok alanında olduğu gibi, tarihsel olarak ayrıştırılmış grupların barınma ve evsizlik alanlarında dezavantaja sahip olmaları daha olağandır. Daha yüksek işsizlik seviyeleri, daha düşük gelire sahip olmak, sağlık hizmetlerine daha az erişim ve daha yüksek suç, dolayısıyla hapis oranları, muhtemelen Afro-Amerikan olmayan bireylerin arasında evsizliğin ana nedenlerini oluşturmakta evsiz kalmaya sebep olmaktadır. Bu dezavantajlara rağmen en büyük evsiz grubunu ırksal olarak beyaz bireyler oluşturmaktadır.
Geçici Evsizlik
Daha önce bahsettiğimiz gibi evsizlerin büyük bölümü geçici olarak da olsa kalabileceği bir yere sahip değil. Bu grubun önemli bir kısmı olağandışı hava şartları ve durumlarda kalabileceği geçici barınak sistemlerine ulaşabiliyor. Ulaşamayan gruplar ise kamusal alanlarda konaklıyor. Metro istasyonları, parklar, kaldırımlar en çok tercih edilen kamusal alanlar. Fakat bir evsizin bu tarz korunmasız ve güvenliksiz yerlerde kalması her türlü tehlikeye açık olması demektir.
Evsizlere yönelik barınma programları evsiz nüfusunun 2/3’ünün konaklaması için bu bireylere ulaşabilse de kalan 1/3’lük kısmı tarif ettiğimiz kamusal alanlarda barınma ihtiyacını karşılamak zorundadır. Evsiz grupları arasında da çeşitli öncelikler vardır. Eğer bir evsiz aile çocuğa sahipse önce onların konaklaması sağlanır. Çocuklu aileler barınma ihtiyacına en çok ihtiyaç duyan grup olarak tanımlanır fakat bu grup evsiz nüfusunun çok küçük bir bölümünü oluşturur. Diğer bir göz önüne alınması gereken durum ise ailesinden ayrı yaşayan gençlerin bu gruba dahil edilmediğidir. Ailelerinden ayrı yaşayan evsiz gençler bu gruba dahil edilmezler.

Evsiz Sayısı Giderek Artmakta
Bütün iyi gelişmelere rağmen 2019 ve 2020 arasında ülke çapındaki evsizlik oranı binde 20 oranında artış göstermiştir. Bu değişiklik son birkaç yıldır evsizliğin arttığına işaret ediyor. Daha önce, evsizlik kalıcı olarak düşüşteydi ve son birkaç yılın öncesinde 10 yıla yakın bir zamandır evsizlik istatistikleri azalmaktaydı. Mevcut pandemi ortamında Covid-19’un hayatlarımızı etkilemeye devam etmesi nedeniyle Amerika’da evsizliğe yönelik bilimsel istatistikler sağlıklı şekilde sağlanamasa da durumun önceki yıllardan daha kötü olduğu bir gerçektir.
Artan aşılama oranları ve evsizlere yönelik yeni sosyal programlar sayesinde kalıcı iş ve konaklama imkanları sağlanarak hayata kazandırılmaları planlanmaktadır.
Evsizliğe son verilme ihtiyacı Amerika genelinde devam eden bir problemdir. Problemin çözümünün zorluk derecesi evsiz topluluğu ve eyaletlere göre değişmektedir. Özellikle pandeminin de etkisiyle evsiz bölgelerinin belirlenmesi ve doğru finansal – gayri finansal kaynakların bu bölgelere aktarılması zorlaşmıştır. Evsiz kitlelerin büyüklüğünün ve yaşadıkları eyaletlerin nüfusuna oranının belirlenmesi daha kompleks bir sorun haline gelmiştir. Bu da kamunun etkin ve problem çözmeye yönelik adım atmasının önünde engel oluşturmaktadır.
Amerika’nın arka sokakları ve evsiz insanları hakkında daha fazla bilgi edinmek için buraya tıklayarak videoyu izleyebilirsiniz.

Evsiz Kültürünün Tarihi
Evsizliğin tarihsel geçmişine baktığımızda ise 20. Yüzyıla dayandığını görürüz. 1929 Büyük Buhranı ile başlayan ve milyonlarca insanın evsiz, yoksul, yoksun kaldığı 10 yıllık periyot bugünkü evsizlik anlayışının ilk emarelerini ortaya çıkarmıştır. Büyük Buhran’ın etkileri atlatıldıktan ve ekonomik yaralar sarıldıktan sonra da evsizler toplum içerisinde var olmaya devam etti. 1950’li yıllarda yapılan araştırmalarda ise evsizlerin 3/4’ünün 40 yaşın üstünde olduğu ve büyük kısmının beyaz olduğu sonucuna ulaşılmıştı.
1960’ların başında çıkan Amerikan Toplum Ruh Sağlığı Yasası evsizliğin zeminini hazırlamıştı. Psikiyatri hastaları çıkan yasayla beraber ruh sağlığı merkezlerine sevk edildi. Fakat devletin yeterli finansal kaynağı ayırmadığı nedeniyle sistem verimli şekilde işletilemedi. Ve kurumsallaşamayan ruh sağlığı merkezleri hastalarının sürdürülebilir bir şekilde merkezlerde konaklamasını sağlayamadı. Bu şekilde 1970’lerde ilk evsiz bireyler Amerika’nın özellikle metropol kentlerinin sokaklarında hayatını idame ettirmeye başladı.
1980’li yıllarda kapitalist ve liberal ekonominin uygulanmasıyla birlikte Amerika sosyal hizmetlere yönelik çalışmalarını azalttı ve bu durum evsizleri olumsuz yönde etkiledi. Bu dönemde evsizliği önleme ve bu problemi sonlandırma girişimleri yaşansa da somut bir program faaliyet geçirilemedi. Ayrıca bu dönemde ABD hükümetinin uygun konut projelerine yönelik sübvansiyonlara ayırdığı bütçenin 1/4 oranına düşürülmesiyle birlikte uygun fiyatlı konutların sayısında büyük bir azalma yaşandı. Bu da sosyo-ekonomik seviyesi düşük bireylerin ev sahibi olmasını zorlaştırdı. 1990’larda ülke çapında şehir ve kasabalarda evsizler için barınaklar, aşevleri ve diğer destekleyici hizmetler ortaya çıksa da bu çabalara ve 80’lerden 90’lara kadar süre gelen ekonomik büyümeye rağmen, evsizlerin sayısı yüksek kalmaya devam etti.

Sonuç olarak;
Küreselleşmeyle birlikte değerli bölgelerdeki toplu evsiz konutlarının bulunduğu arsalar özel sektörün ve emlak sektörünün baskısıyla yüzleşti. Buradaki toplu konutlar yıkıldı ve yerlerine tekrar yapılmayan evsiz konutları birçok bireyin tekrardan evsiz kalmasına neden oldu. 2021’e kadar süre gelen süreçte evsizlik kimileri için çözülemeyen sosyal bir problem olarak görüldü. Bazı kesimler için ise bireylerin iradesine dayalı bir yaşam tarzı olarak yorumlandı. Bütün değerlendirme farklılıklarına rağmen ABD’de hala toplumun bir kesimini oluşturmaktadır.
Bu tarz konularda daha fazla bilgi edinmek için buraya tıklayıp yazılarımıza göz atabilirsiniz.
#amerikadayaşam #amerikadaiş #evsiz #amerika #amerikadahayat #homeless #amerikankültürü